30 Nisan 2020 Perşembe


20 Kasım 2017 Pazartesi


20 Temmuz 2012 Cuma


18 Ocak 2012 Çarşamba

21 Eylül 2010 Salı











8 Haziran 2009 Pazartesi

l o d o s

14 Mart 2009 Cumartesi

ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ 2

17 Ekim 2008 Cuma

bereketli bir av MAŞALLAH


20 Kasım 2007 Salı


16 Kasım 2007 Cuma

TÜRK KORSANLARI (Tayfun TİMOÇİN)
Korsan nedir,bilmeyen var mı? peki ya bilen? pek çoğumuzun gözünde,çoğunlukla çok pis,bir gözü bantlı,bitli,leş gibi kokan,karaya çıktığında önüne gelen her kadına tecavüz eden,elinden bir uçanın kurtulduğu,kaçanın hiç şansının olmadığı,etrafa patlayıcı ve parlayıcı nefesini saçan,onun bunun malını gaspedip el parasıyla gününü gün eden,her yerde kavga çıkartan,ağzından salyaları akan,iğrenç tiplerdir korsanlar.genellikle siyah-beyaz ve sinemaskop anıların "the end" diye noktalanan film karelerinden ibarettir korsanlar.Eh doğal olarak gavurdurlar ve dublaj sayesinde dilimizi konuşur ya da alt yazılarla anlam kazanırlar zihnimizde...Bu kadarı bilinir tabi...
TÜRK KORSANLARI...
Ya Türk korsanlarını biliyormuyuz?
Bu konuya rampa etmeden önce,463 yıl evvel geçen ay meydana gelmiş ve tarihlerin bir daha eşi ya dabenzerini kaydedemedikleri,detaylarından çoğunlukla habersiz olduğumuz,kahramanlarını da İDO taşıtlarının isimlerinden tanıdığımız o müthiş olayı,şöyle kısaca bir hatırlayalım isterseniz...(hatırlayalım,çünkü üç tarafımız güzelim denizlerle çevriliyken habire sınıfta kalan denizciliğimizin -varsa- bugünlerde fena halde morale iğtiyacı var.Ne doğru düzgün insan gezdirebiliyoruz deryada,ne de ticaretimiz öteye gidebiliyor bir adım olsun...yatçılığımız ise 2002'yi görmek için falcılara bel bağlamış durumda çoktan.)
Balıkçının sözüyle başlayalım anlatmaya:"yıl 1538.Ve akdenizin en güzel mevsimi eylül ayıdır."
Orya'lı Andrea(Andrea Doria)kumandasında tam 600 parçalık bir donanma.Kaptan-ı Derya Barboros Hayrettin Paşa (Hızır Reis)kumandasında da topu topu 122 parça.Haçlı donanması,önde kalyonlar,ortada kadırgalar ve en arkada da küçük gemiler olmak üzere üç hat halinde,borda nizamındaydı.Türk filosu ise,düşmanı görünce dört kola ayrıldı.Bir kol,Turgut Reis'in kumandasında ki gönüllülerdi.Bu fırka, yedek kuvvetti ve fırsatları değerlendirerek düşmanı vuracaktı. Diğer üç kol ise,hilal şeklinde diziliydi.Ortada Barboros vardı,sağda Salih Reis ,solda Seyit Ali Reis'in fırkaları ileri atılıyordu Türk tekneleri ,Haçlı teknelerine oranla düşük bordalı oldukları için şiltelerini küpeştelere bağlamışlar,samanı,süngeri kendilerine siper etmişlerdi. Güverteye dökülecek kanlardan ,koşuşturma sırasında ayaklar kaymasın diye kum ve taşlar serpilmişti.
SAVAŞ BAŞLIYOR...
Hızır Reis'in işareti ilehazır meşale,ilk topun falyasına dokundu hasret giderircesine ve Preveze Deniz Savaşı başladı.
birdenbire güçlü bir rüzgar hız verdi Haçlı kalyonlarına.Kürek ağırlıklı Türk gemileri,rüzgardan Haçlı donanması kadar iyi yararlanamıyordu ve hızla üstüne gelen koca kalyonun karşısında çaresizdi küçük fakat yürekli kadırgalar.Ama başladığı gibi aniden duruverdi o güçlü rüzgar ve tam bu sırada iki donanma arasında çok az bir mesafe kalmıştı.Rüzgar,sanki hediye sunmuştu Barboros ve leventlerine....Koca koca kalyonlar,adeta birer kaya parcası gibi mıhlanıp kalıverdiler Akdeniz'e.
öyle bir cenk başladı ki,gökyüzü kara,deniz kıpkızıl kesilmişti.hava,barut,kükürt ve ölüm kokuyordu.
600 parçalık Haçlı filosu,110 gemisini kaybetmişti ve canını kurtaran,başta Andrea Doria olmak üzere,başını alıp kaçmıştı.Bir tek Türk gemisi batmamış,buna karşılık düşmanın,36 kadırga ve fırkatesi ele geçirilmiş,3 binden fazla askeride esir edilmişti.
tarihin en büyük deniz savaşlarından ve büyük (bize göre)zafer,ya da (karşı tarafa göre de) en büyük yenilgilerinden birinin adı olmuştu Preveze.
KİM BU YİĞİTLER?
Gelelim Türk korsanlarına ...
Bu zaferi kazanan Barboros Hayrettin Paşayı İstanbul saraylarında gözdelerde oynaşan,canı sıkılınca daçıkıp bikaç gemiile iki-üç kale ele geçiren bir sarayzade zanneden varsa hata eder.Aslında ,Selanik ile Manastır arasındaki Yeniçeri-i Vardar kasabasından ocak-zade,yani babası ve ataları tımarlı sipahi olan bir Türk ailesinden olan Yakup'un oğlu Hızırdır.Fatih zamanında alınan Midilli'ye gönderilen Sipahi Yakup'un İshak,Oruç,Hızır ve İlyas adlı oğulları denize gönül verirler.önce ticaretle uğraşırlar,ancak İspanyol ve Venediklilerin baskıları onları birer korsan yapar.
Oruç reis,Türk denizcilik tarihinin ünlü baba Oruç'udur.Cezayir'i o almıştır.Hızır Reis ise ağabeylerinden daha sonra başlar korsanlığa.Diğer kardeşlerini denize kurban veren Hızır Reis,tarihin kızıl sakallı (Barba-rossa) Barboros Hayrettin paşa'sıdır.anılarında kendisinden Barboroşo diye bahseder.
Aynı savaşta görev yapan Turgut Reis ve onun kumandasındaki gönüllüler grubunun tamamı Cezayirli Türk korsanlarıdır.Cezayirli Türk korsanları ise,kimi orada doğmuş kimi Anadolu topraklarından,Bodrum'dan,Marmaris'ten,İzmir,Aydın Denizli,Gelibolu ve Ayvalıktan talihin çarkına kapılıpgelmiş gençlerden oluşmuştur.Zaten Türk korsanlığı Anadolu kıyılarına yapılan Haçlı akın-(baskın,talan,tecavüz)-lara karşı başlamış bir çeşit namus,can ve mal koruma yöntemidir.Kendi paraları ile yaptırdıkları gemilerle önce Anadolu sahillerinde (yalılarında)dolaşan Türk leventleri,daha sonra intikam ateşi ile yanarak uzak kıyılara yelken açmışlardır.
(Bunu bugünkü yazımızla değil,dönemin şartlarıyla değerlendirmemiz ve ataları çiftte-çubukta olan bu gençleri alkışlamamız gerekir.Dikkat etmemiz gerekir ki,alkışlanan şey savaş fikri değildir.)
İşte Turgut Reis,ya da Turgutça da onlardan biridir.Muğlanın serdaloz (seraloz) nahiyesi köylerinin birinden Veli adlı bir köylünün oğludur.
(Bodrum'daki Turgut Reis'i bilirsiniz değil mi?)
CİHANA NAM SALDILAR
Seyit Ali Reis ve Salih Reis'ler de aynıdır.Seyit Ali,Piri Reis'ten sonra Mısır Kaptanlığı yapmıştır.Mirat-ülMemalik'in yazarı ve çok yararlı işler yapmış eski bir korsandır.Adı geçmişken,koskaca Piri reis korsan değildir de nedir sanki?O eşsiz dünya haritasını çizen, bir benzeri asla yazılmamış olan Kitab-ı Bahriye'yi yaratan bu Muhiddin Piri'yi,Piri Reis'i kim yetiştirmiştir peki?Gelibolulu ünlü Türk korsanı olan amcası Kemal Reis.Kemal Reis de yedi denize nam salmıştır ve yeğenini yanında bulundurarak yiğit ve çok bilgili bir denizci olmasını sağlamıştır.
Aynı savaşta,yani Preveze'de Turgut Reis'in kumandasındaki ünlü korsanlarımızdan biri de Uluç Ali Reis'tir. Uluç Ali,bu savaştan yıllar sonra Kılıç Ali adıyla Kaptan-ı Deryalık yapmış ve çok önemli işlere imza atmıştır. Yaptırdığı donanma,ne öncesinde ne de sonrasında o kadar büyük ve güçlü olmuştur.Uluç Ali,Sen Jan tarikatına mensup bir İtalyanın kaçırdığı perçim adlı Türk kadınının,yıllar süren esirlik hayatı sırasında Likostra'yabaskın veren Türk korsanlarından Ali ile yaşadığı aşkın meyvesidir.Annesi,ölmeden önce ona babasının adını vermiştir.Uluç adını ise ,annesinin ölümünden sonra çocuk yaşta tek başına bir kayıkla kaçıp açıklarda sandığı Türk korsanları koymuştur.
Daha niceleri...
Kurdoğlu Müslihiddin'ler,Murad Reis'lerGüzelce Kaptanlar,Aydın Reis'ler,Sinan Reis'ler,Hasan Reis'ler(Barboros'un oğlu),Ramazan Çelebi'ler,Hacı Reis'ler,Kara Yusuf'lar,Deli Davut'lar....
Bir de bilgi:Uluç(kılıç)Ali Reis'in vefatından sonra Osmanlı Bahriyesi'nde Türk Korsanları dönemi bitmiş,siyaset almış başını gitmiş ve Türk denizciliği gerilemeye ve ezilmeye başlamıştır.İşte Osmanlı'nın ana çöküş nedenlerinden biri de budur.(Yelken Dünyası 2001)

23 Ekim 2007 Salı

21 Eylül 2007 Cuma

2006 palamut avı

ağ atılıyo

ağ toplanıyo

balıklar ağdan alınıyor

balıklar kasalanıyor



  • Gün doğmadan,
  • Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
  • Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
  • İçinde bir iş görmenin saadeti,
  • Gideceksin
  • Gideceksin ırıpların çalkantısında.
  • Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
  • Sevineceksin.
  • Ağları silkeledikce
  • Deniz gelecek eline pul pul;
  • Ruhları sustuğu vakit martıların,
  • Kayalıklardaki mezarlarında,
  • Birden
  • Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
  • Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
  • Bayramlar seyranlar mı dersin,
  • Şenlikler cümbüşler mi?
  • Gelin alayları, teller, duvaklar, Donanmalar mı?
  • Heeey
  • Ne duruyorsun be, at kendini denize:
  • Geride bekliyenin varmış, aldırma;
  • Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
  • Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
  • Git gidebildiğin yere... ORHAN VELİ KANIK

1 Haziran 2007 Cuma

resmi tıklayın


· BALIKÇILIK TARİHÇESİ
Denizler, Göller veya akarsuların kıyısında yaşayan ilkel insanlar, diğer canlı türlerin sularda ne şekilde avcılık yaptığını gözlemleyip öğrendiler. İlkel insanlar henüz tarımı bilmiyorlar ve ihtiyaçları olan besinleri basitçe yaptıkları av araçları ile avlayabildikleri hayvanlardan, topladıkları meyve ve bitkilerden sağlıyorlardı. İlkel insanlar için balık elle yakalanmaktan ibaretti. Daha sonra Neolitik dönemin insanlarına ait kalıntı ve buluntulardan önceki dönemin insanlarından daha ileri bir noktaya vardıkları, balık ve hayvansal su ürünleri avcılığında kullanılmak üzere, taş ve ağaçtan zıpkın ve kakıçlar, ağaç ve diken dallarından oltalar, kemiklerden zıpkın ucu ve olta iğnesi yaptıkları buluntulardan anlaşılmıştır. İlk devreye göre el ve ayakla yapılan balık avlarına karşılık Paleolitik dönemde bilinen tek av aracı zıpkındır. İleri bir aşama olan zıpkınlar, bir sırığın ucuna sabitlenmiş sivri kemik ve dikenlerden yapılıyordu. Sonraları dar alanlı sularda balığın yolunu doğal malzemeyle kesip sıkıştırma ve engellemeyle kaçmalarını önleyerek kolay avlanma metotlarını buldular, bu usul dalyanların ilk şeklini oluşturdu diyebiliriz. Önceleri taş, kaya ve topraktan yapılan bu engellerin taşınma zorluğu nedeniyle, sonraları uzun sırık, saz ve kamışların birbirine bağlanması ile elde edilen barikatların kullanılmasına sebeb olmuştur. Bu günkü kaybolmaya yüz tutmuş dalyanların ilkel halini oluşturmuştur. Çeşitli sepet ve pinterlerin kökenide aynıdır.
İlk dönemlerde kıyıdan veya sığ sularda, suyun içine girerek yapılan balıkçılığın önemini kavrayan ve daha uzaklarda avlanma düşüncesi oluşmasıyla birlikte Neolitik dönemin insanları ağaçların üstünde sonraki dönemlerde içini oyarak basit kayıklar yaparak gerçekleştirdiler. O döneme ait bazı kayık kalıntıları içinde ilkel zıpkın ve oltalarada rastlanmıştır. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda İzmir�in Ödemiş ilçesindeki Gölcük gölünün suları kuraklık nedeniyle çekilince, dünyanın en eski kayıklarından biri ortaya çıkmış, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi tarafından koruma altına alınmıştır. Yaşının en az 2600 yıllık olduğu saptanan kayık,4,5 metre uzunluğunda,65 santimetre eninde, bir ton ağırlığında ve kestane ağacından yapıldığı belirtilmiştir.
Balıkçılığa ait ilk yazılı kaynaklar, M.Ö.2000 yılına ait mısır betimleme ve yazıtlarıdır. Bu kaynaklarda Mısırlı balıkçıların M.Ö.3000 yılından beri kullandıkları düşünülen ağ şekillerinden bahsedilmekte, adı geçen ağların tarifi bugünkü ığrıp denilen çekme ağlarının ilk şekilleri oldukları anlaşılmaktadır. Çin kaynaklarında ve betimlemelerinde, Orta Asya Aral havzasında çok eski dönemlere ait kalıntı ve buluntulara da rastlanmıştır. Anadoluda Fenikeliler ve Romalılar zamanında kabuklu yumuşakçaların avlanılmasına yarayan algarna ve dreçlerin kullanıldığı bilinmektedir.
Milattan sonraki dönemlerde balıkçılık besin bakımından deniz kıyısında yaşayan toplumların ilgisini özellikle çekmiştir. İlk zamanlar balık ticari bir anlam ifade etmemesine rağmen sonraki dönemlerde bu durum değişmiştir.

Bilimsel anlamda balıkçılık 18.yy.da batıda başlamış,20.yy. ortalarından sonrada teknolojik gelişme ile birlikte doruk noktasına ulaşmıştır. Ülkemizde bu manada ilk çalışma 1915 yılında Et Ve Balık Kurumunun bünyesinde Karekin Deveciyan'ın yayımladığı Balık Ve Balıkçılık adlı eser ile ilk bilimsel yaklaşımın başlangıcı olmuş.1950 ve 1960 lı yıllar balıkçılık konusunda bilgi birikiminin yoğunlaştığı yıllar olarak geçmiş,1972 yılında ulusal düzeyde Su Ürünleri Kanunu ile Tarım Bakanlığı tarafından kanunlaştırılmıştır. Son yıllarda Ülkemizde Amatör Balıkçılık Derneklerinin kurulması ve aylık dergilerin çıkması ile gelişimini sürdürmektedir.
Yazı: Nasuhi ALBULAK 02/Ağustos/2003

(resmi tıklayın)
AVLANMASI YASAK OLAN TÜRLER

21 Mayıs 2007 Pazartesi

Dalgalar...Dalgalar
Dalgaları gerçekten de tam olarak anlayabilmek ve neden oluştuklarını çözebilmek gerekiyor.çünkü biz denizciler için dalgalardan daha önemli ne olabilir?(Ayça Güçlüten)
Her ne kadar bir dalganın oluşması için rüzgarın ortaya çıkması gerekse de,denizciler dalgaları fırtınanın habercisi olarak kabül ederler.Gerçekten de,özelliklealçak enlemlerde ki tropik bir fırtınayı dalgalar haber verir.Dalgalar,kendilerini meydana getiren rüzgarın yarı hızında hareket ederler;yaklaşan ekstra tropik bir alçak basınç ise,bazen dalgaların hızı rüzgarın hızına yaklaşır.Bu yüzden alçak basınç belli bir mevkiye,aynı yönde hareket ettiği dalgalardan dağa önce varır.
Bilimciler,ortalama uzunluktaki alçak bir dalganın,çok hızlı bir alçak basınç hareketinden daha hızlı hareket ettiğini saptamışlardır.Ancak bu dalgalar çok alçak olduğundan,gözle görülmeleri olanaksızdır ve bu yüzden de ancak bazı özel kayıt ciğazları ile saptanabilirler.Bu formülülasyonla anlatılmak istenen,ancak içindeki rüzgardan daha yavaş olarak hareket eden bir fırtına söz konusuysa dalgalar bir fırtınanın habercisi olarak algılana bilirler.
DALGALAR NASIL OLUŞUR?
Dalga,kısaca,deniz yüzeyindeki salınım hareketi biçiminde tanımlanabilir.Bu hareket daha çok,suyun ileri doğru bir momentum alıp enerji kazanarak devinmesiyle ilgilidir.Bu nedenle,dalgalı bir denizin üzerine atılan bir mantar,sadece aşağı yukarı hareket eder ve temelde,deniz ne kadar sert olursa olsun,neredeyse aynı noktada kalır.ancak deniz üzerindeki bir cismin yatay hareketi,rüzgar,yoğunluk farkı gibi çeşitli nedenlerle oluşan akıntılarla meydana gelebilir.
Dağa öncede belirttiğimiz gibi,dalganın oluşmasına genelde rüzgar yol açar.Hava sağanaklarında su yüzeyinde oluşan küçük çırpıntılar,sağanağın durmasıyla birlikte kaybolur.Ancak dalgalar durmaz!Rüzgar dalgaların ardından"solugan"da denilen ölü dalgalar oluşur.Kuvvetli rüzgarlarda,su taneciklerinin sürüklenerek,genelde rüzgar yönünün 45 derece sancağına doğru dalga şeklinde aktığı görülür.
Açık deniz dalgaları,diğer dalga çukurlarına göre çok dağa dik ve dar yapıdadır.Dalga tepesiyle dalga çukuru arasındaki dikey uzaklık,dalganın yüksekliğini verir.Sabitlenmiş bir noktada,iki dalga tepesi veya çukuru arasındaki zaman aralığı ise"dalga periyodu"olarak adlandırılır.
Teknenin tümüyle hareketsiz bir biçimde,belli bir noktada sabit olduğunu ve bir süre sonra,deniz yüzeyinde küçük dalglanmaların başladığını var sayalım.Rüzgar devam ettiği sürece,neden olduğu dalgalanma da devam edecek,sabit durumdaki tekne hareket kazanacaktır.
Her yedinci dalga...
Deniz hiçbir zaman durgun değildir. Rüzgar sürekli aynı yönden estikçe, dalgalar da düzenli aralıklarla gelir. Ancak rüzgarın yönü değişiklik güsterdiğinde veya diğer yerel hidrografik-oşinografik faktörlerin de etkisiyle her zaman düzenli bir dalga akımından söz edilemez.
Tekneye doğru yönelen, bir dalga akımının oluştuğunu varsayalım. Bu dalga, kendi türünden aynı fazdaki bir dalgayla yükseleceğine, kendinden daha güçlü bir dalga akımıyla birleşiyor olsun. Eğer bu iki dalga da aynı yönde, ancak farklı boyutlarda ise, zirveleri zaman içinde, rastlantısal olarak daha geniş bir dalgaya yükseklik kazandırabilir. Bu olayın tersine, bir dalganın en dip noktasıyla bir başkasının zirvesi karşılaşırsa, bunlar birbirini söndürerek yüzeyde durgun su seviyesi oluşturur.
Eklemekte yarar var, genelde her yedinci dalga kendinden önce ve sonra gelenlere göre daha büyüktür. Bu sıra tam yedinciye denk gelmese bile, bir süre sonra belli bir düzenle hareket ettikleri rahatlıkla gözlenebilir. Rüzgarın hızı ve yönü ne kadar düzenli ise, dalgalar da o derece düzenlidir.
Deniz akıntıları Ve denizin derinliği de dalganın yüksekliğini ve şeklini etkiler. Açık denizde akım zayıf yapıda iken, derinlik oldukça fazladır. Rüzgar etki sa-
hası (fetch) uzun olduğu sürece, dalgalar da daha yüksektir. Rüzgarın ivmesi arttıkça, dalganın ve rüzgann hızı arasındaki fark da artar. Gerçekte büyük dalgalar, tekne için zararsızdır. Önemli olan dalgaların uzunluğudur. Öte yandan uzunluğu fazla olan yüksek dalgalar, uzunluklan az olanlara göre daha zararsızdır. Dalga yükseldiğini etkileyen bir diğer faktör de zamandır. Zira rüzgarın büyük boyutlarda dalgalar oluşturabilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir.
Bütün bunlara karşın yine de söylenebilir ki, fırtına olayları dünyanın belli kesimlerinde, belli sezonlarda gerçekleşmektedir ve gerçekte sanıldığından çok daha az korkutucudur. Bu tür fırtınalar, çoğunlukla kutuplara yakın bölgelerde ortaya çıkar. Bu bölgelerin çok bilinenlerinden biri de Cape Hom’dur. Çok kuvvetli dalga ve rüzgarların olduğu Güney Amerika’nın bu en güney ucunda, sürekli bir hava akımı önüne geçilmez hızıyla tehlikeli ortamlar yaratabilmektedir.

Kabul, dalgalar denizcilere zor anlar yaşatır. Ancak bir dalganın neden oluştuğunu bilmek, nasıl kıırtulunabileceğini,bilmekle eş anlamlıdır.

Açık denizler daha tehlikesiz!
Kimi denizciler kıyıya yakın bölgelerde kendilerini oldukça huzurlu hissederlerken, kıyıdan uzaklaşııkları anda hemen paniğe kapılırlar. Gerçekte, kayalık, sığlık ve resiflerle dolu olan kıyı şeridine göre açık denizler. denizciler ve tekneler açısından çok daha az tehlikelidir. Bu konuyla ilgili en önemli faktörlerden biri de derinliktir. Dalgalar sığ sulara ulaştığında dalga boyu azalır, dikliği artar ve hareketlilikleri yavaşlar buna birde kuvvetli rüzgarı eklersek o zaman deniz tahmin edildiğinden çok daha tehlikeli hale gelir. Dalganın vavaşlamava başladığı derinlik. bir dalga boyuna eşiıtir denilebilir ki bu, ağır havada 330 metreye kadar çıkabilir. Bu durum yarım dalga boyu derinlikte farkedilir duruma gelir. 0 zaman kıyıya yakın olmayı istemek bir felakettir.
Bir başka tehlikeli durum da, kıyıdan uzakta ve derin olmasına karşın dipte yüzeye doğru dik uzanan kayalıkların bulunmasıdır. Bu tip durumlarda ise kıyıya ve kayalıklara çarparak geri dönen dalgalar, beklenenin aksine periyodik olmaktan uzak biçimde, yüzeyde karışıklıklar oluştururlar. Böylece denilebilir ki, kıyıda oluşan hava akımları, açık denizlerde oluşanlardan çok daha etkili olabilir. Rüzgar ve dalgalar, kıyı kesiminde, periyodik olarak hareket edecekken, dipte oluşan yüzey şekilleri nedeniyle zorluklar çıkarabilir. Bu tür olaylar, fizikçi Giovanni Venturi tarafından saptanmış olup “Venturi Etkileri” olarak bilinirler.
Venturi etkilerine bir örnek olarak, iki kara parçası arasındaki bir kanalda ilerlerken ortaya çıkan durum gösterilebilir. Kuzeydoğu rüzgarlan, Pasifik üzerinden genelde 20-30 knot’luk bir hızla eserler. Bu dalgalar Hawai Adaları’na, rüzgar, adalar ve okyanus arasında sıkışıp kaldığmdan, nozul etkisiyle iki kez daha fazla bir ivme göstererek ulaşırlar.
İç sular, ne kadar korunaklı olursa olsun, açık sulara göre daha düzensiz değişimler gösterir. Zira bu tür bölgelerde, sürekli olarak karadan etkileşim vardır. Böylece ne yön, ne de hız düzenli olarak takip edilemez. Dalgalar sert ve hızlı bir yapıya sahiptir.
Akarsu ağızları
Akarsu ağzına kurulmuş bir limana girebilmek için teknelerin ınnak ağzında oluşan hardan geçmeleri gerekir. Peki bar nasıl oluşur? Irmaklar denize sürekli birtakım doğal atık malzeme taşırlar. Suyun debisi arttıkça, akarsunun taşıdığı atıklar da aynı oranda artar. Irmağın, denizle birleştiği yerde akım yavaşlar ve durur; açığa çıkan atıklar da birikir ve bar oluşturur. Bu tür kısımlarda barın ilerisinde yer alan denizin neler getireceği bilinmez. Barın arkasında oldukça kuvvetli bir akıntı olduğundan, tehlikeli ve farklı bir ortamla karşılaşmak olasıdır. Bunun dışında gel-git de barlar üzerinde önemli etkiler yaratır.
Okyanustan, iç sulardan, kısaca deaizden korkmak yerine, doğal koşul ve kuralları bilerek ona göre hareket etmek, her zaman daha kolay ve daha az tehlikesizdir. Bu nedenle, rüzgarın dalgalar üzerindeki etkilerini çok iyi bilmek, bunları seyir sırasında uygulamak ve asla paniğe kapılmamak en uygun çözüm olacaktır.
(YachtingWorld mayıs'98)

14 Mayıs 2007 Pazartesi

DENİZDE KULLANILAN ÖLÇÜLER

1 MİL ....................1852 METRE
1 PUS .....................2.54 CM
1 KADEM............ 30.48 CM
1 FEET ................30.48 CM
1 KADEM/FEET 12 PUS
1 YARDA 3 KADEM/FEET; ........36 PUS; 91.5 CM
1 GOMİNA 608 KADEM/FEET; .............185.2 CM
1 KULAÇ 2 YARDA; 6 KADEM/FEET; ..183 CM
1 MİL 10 GOMİNA; 6080 KADEM/FEET
1 LİNYE 1/8 PUS
360 DERECE 32 KERTE
1 KERTE 11 DERECE 5 DAKİKA



DENİZDE SAĞ KALMA SÜRESİ

SU SICAKLIĞI SUDA KALMA SÜRESİ

....0 °C .....5dk.-..... 21dk.
.+4 °C.... 30dk-...... 3sa.
+10 °C ...1sa.-........ 6sa.
+16 °C... 2sa.- ......24sa.
+21 °C ...3sa.-..... 40sa.

13 Mayıs 2007 Pazar

8 Mayıs 2007 Salı

Penceremin perdesini havalandıran RÜZGAR.
Denizleri köpük köpüük dalgalandıran RÜZGAR.
Gir içeri usul usuul..................

FIRTINA CETVELİ

OCAK

02 Ocak Fırtına (3 gün)
10 Ocak Zemheri Fırtınası
17 Ocak Fırtına (2 gün)
23 Ocak Fırtına
25 Ocak Fırtına
28 Ocak Ayandon Fırtınası


ŞUBAT

01 Şubat Fırtına
04 Şubat Fırtına(3 Gün)
07 Şubat Fırtına(3 Gün)
10 Şubat Fırtına(Soğuklar Artıyor)
13 Şubat Fırtına
20 Şubat 1. Cemre Havaya
23 Şubat Fırtına(2 Gün)
27 Şubat 2. Cemre Suya


MART

01 Mart Fırtına
05 Mart 3. Cemre Toprağa
11 Mart Kocakarı Soğuğu
12 Mart Husum Fırtınası
15 Mart Fırtına
21 Mart Nevruz Bayramı
24 Mart Koz Kavuran Fırtınası
26 Mart Çaylak Fırtınası
29 Mart Fırtına


NİSAN

07 Nisan Kırlangıç Fırtınası
11 Nisan Leylek Fırtınası
17 Nisan Kuğu Fırtınası
21 Nisan Sitte-i Sevir Fırtınası
29 Nisan Fırtına(3 Gün)


MAYIS

02 Mayıs Çiçek Fırtınası
06 Mayıs Hıdırellez
07 Mayıs Fırtına
13 Mayıs Fırtına
16 Mayıs Filizkıran Fırtınası
21 Mayıs Kokulya Fırtınası


HAZİRAN

03 Haziran Fırtına(3 Gün)
10 Haziran Ülker Doğumu Fırtınası
19 Haziran Gündönümü Fırtınası
27 Haziran Kızılak Fırtınası
28 Haziran Fırtına


TEMMUZ

01 Temmuz Yaprak Fırtınası
09 Temmuz Çarkdönümü Fırtınası
26 Temmuz Karaerik Fırtınası
29 Temmuz Kızılerik Fırtınası


AĞUSTOS

14 Ağustos Fırtına
17 Ağustos Fırtına
20 Ağustos Fırtına(2 Gün)
24 Ağustos Mihrican Fırtınası


EYLÜL

5 Eylül Bıldırcın Geçimi Fırtınası
13 Eylül Çaylak Fırtınası
25 Eylül Kestane Karası Fırtınası
29 Eylül Turna Geçimi Fırtınası


EKİM

03 Ekim Koç Katımı Fırtınası
09 Ekim Yaprak Dökümü Fırtınası
12 Ekim Meryem Ana Fırtınası
17 Ekim Kırlangıç Fırtınası
22 Ekim Bağ Bozumu Fırtınası
26 Ekim Balık Fırtınası


KASIM

05 Kasım Kuş Geçimi Fırtınası
07 Kasım Zemheri Fırtınası
29 Kasım Ülker Dönümü Fırtınası


ARALIK

08 Aralık Karakış Fırtınası
12 Aralık Fırtına
19 Aralık Fırtına
28 Aralık Gün Dönümü Fırtınası
31 Aralık Fırtına

6 Mayıs 2007 Pazar

teknede sevk ve idare

TEKNE SEVK VE İDAREDE ÖGÜTLER

  1. - Kumanda ettiğin teknenin huyunu suyunu öğren, tekne ata benzer huyunu bilmeyeni düşürür.
  2. - Yol dümene, dümen tekneye hakimdir.
  3. - Demirli olmayan tekne rüzgara borda verir.
  4. - Avara ederken en son halatını makine çalıştıktan sonra fora et
  5. - Denize düşeni rüzgar altından al.,
  6. - Sancağında bir kırmızı fener görürsen , unutma yol hakkı o teknenindir,.
  7. -İskelende bir yeşil fener görürsen, yol hakkı senindir, o sana yol vermelidir.
  8. - Termometrenin yükselmesi şartıyla, barometrenin düşmesi, KEŞIŞLEME, KIBLE, L0D0S fırtınalarının çıkacağına alamettir.
  9. - Termometrenin alçalması şartıyla, barometrenin yükselmesi POYRAZ., KARAYEL, YILDIZ fırtınalarının çıkacağına alamettir.

sahil güvenlik kımutanlığı(denizde seyir ve güvenliği mayıs2006)

5 Mayıs 2007 Cumartesi

Denizin Derinliklerine Yolculuk

Bu yıl, 62 yaşındaki sulaltı fotoğrafçısı Emory Kristof ve arkadaşları, bugüne kadar hiçkimsenin yapmadığı bir şey yaparak, yüzeyinden tabanına kadar, okyanus sularından bir dikine kesit örneği alacaklar. Ekipte, Kristof’un yanı sıra biyologlar, okyanusbilimciler ve Jacques Cousteau’nun iki torunu bulunuyor. Kaşifler, Büyük Okyanus’taki Mariana Çukuru’a gitmeyi planlıyorlar. Orada, 11.250 metre derinliğe inebilen uzaktan kumandalı bir kamera sistemiyle, okyanusunfarklı derinliklerini görüntüleyecekler. Kristof, topladıkları verilerin, araştırmacıalrın sualtındaki besin zincirini anlamalarına yardım edeceğini belirtiyor.

67 metre: Sıkıştırılmış havanın zehirli etki yapmaya başladığı ve dalgıçlarda felce neden olabileceği derinlik.
170 metre: Bugüne kadar bu derinliğe yalnızca iki kişi nefesini tutarak inebildi. Donanımındaki bir bozukluk nedeniyle 2002 yılında ölen Audrey Mestre ve onun resmi olmayan rekorunu bir yıl sonra kıran eşi Pipin Ferreras.
201 metre: Büyük Okyanus’ta yaşayan “yanı beyaz” yunuslar, en çok bu kadar derine dalabilirler.
308 metre: İngiliz dalgıç John Bennett’in 2001’de kırdığı aletli dalış rekoru.
450 metre: Mavi balinalar en çok bu kadar derine dalabilirler.
600 metre: Ses sinyallerinin hızlı bir biçimde uzaklara iletilebildiği “Derin Ses Kanalı”nın bulunduğu tabaka. Nükleer enerjiyle çalışan saldırı denizaltıları da en çok bu kadar derine inebilir.
1000 metre: İspermeçet balinaları en çok bu kadar derine dalabilirler. Karanlıkta yönlerini bulabilmek için yüksek frekanslı sesler çıkarır ve aylarını bu seslerin yankısına göre bulurlar.
1200 metre: Derisırtlı deniz kaplumbağaları en çok bu kadar derine dalabilirler.
1524 metre: 2002’de fotoğrafçı Emory Kristof’un Kuzey Kutup Bölgesi geçişi sırasında, bu derinlikte başparmak büyüklüğünde yeni bir denizanası türü yakalandı.
1581 metre: Deniz filleri en çok bu kadar derine dalabilirler.
2000 metre: Pisces IV ve Pisces V adlı derindeniz araçları en çok bu kadar derine inebiliyor.
2450 metre: 1977 yılında, Galapagos Sırtı’ada bu derinlikte hidrotermal kaynaklar
bulunduğu keşfedildi.
2590 metre: Meksika’daki Acapulco açıklarında bu derinlikte yaşayan yeni bir ahtapot türü keşfedildi.
3200 metre: Bu derinlikte, 200 santimetre uzunluğunda dev bir yılansıbalık gözlemlendi.
3790 metre: Okyanusların ortalama derinliği.
3810 metre: Araştırmacı Robert Ballard’ın başkanlığında, ABD’li ve Fransız araştırmacılardan oluşan bir ekip bu derinlikte batık gemi Iitanik’i keşfettiler.
4000 metre: Ilk transatlantik kablo, Ağustos 1858’de bu derinlikte döşenmişti. 2500 mil uzunluğundaki bu kablo, lrlanda’yla Newfoundland’i birbirine bağlıyordu.
4000 metre: Uzaktan kontrol edilebilen Tiburon sualtı aracı en çok bu kadar derine inebilir.
4267 metre: Kuzey Kutbu’ndaki derin deniz biyolojisi hakkında tek bildiğimiz, 1979 yılında bu derinlikte görülen 20 santimetre uzunluğunda bir karides.
4500 metre: Derin deniz araştırmalarında kullanılan Alvin sualtı aracının inebileceği en fazla derinlik. 1964 yılından bu yana kullanılan Alvin, yolcu taşımada başarılı olan ilk derin deniz sualtı aracıydı.
4700 metre: Emoıy Kirstoff’un en derin sularda fotoğrafladığı canlılar, Atlas Okyanusu’nda, Bismark batığındaki anemonlardı.
6000 metre: l]ç kişilik Rus sualtı araçları Mir 1 ve Mir ll’nin inebileceği en fazla derinlik.
8184 metre: 1875 yılında yapılan dünyanın ilk okyanus araştırması gezisi sırasında, Challenger adlı gemiden Büyük Okyanus’taki Mariane Çukuru’nda ölçülen en yüksek derinlik. Ölçümler, ucuna ağırlık bağlanan bir iple yapılmıştı. Bunun için, gemide yaklaşık 230 kilometre uzunluğunda ip taşınmıştı.
8370 metre: Bilinen en derinde yaşayan balığın görüldü derinlik. 20 santimetre uzunluğundaki Abyssobrotula galatheae adlı yılansı balık türü, Puerto Rico Çukuru’nda bulunmuştu.
10.912 metre: 23 Ocak 1960’da İsviçreli Jacques Piccard ve ABD’li Don Walsh, Piccard’ın babasıyla birlikte tasarladığı Trieste adlı sualtı aractyla Mariane Çukuru’na indiler. Bu bir rekordu. Aracın penceresinden, yaklaşık 30 santimetre uzunluğunda, dilbalığına benzeyen bir canlı gördüklerini bildirdiler. 1995 yılında Japon araştırmacılar, uzaktan kumanda edilen bir sualtı aracıyla aynı yeri bir kez daha ziyaret ettiler. Böylece insansız bir sualtı aracının inebileceği okyanus derinliği rekoru da kırılmış oldu.
11034 metre: 1957’de Sovyet sualtı aracı Vityaz’ın okyanuslarda ölçebildiği en derin yer.
Di Justo, P., “Mysteries of the cosmos”. Wired, Aralık 2004 PuhI, F., “Remakiog nur bodies for Mars”. Wired, Aralık 2004 Robinson, K. 5., “Taming the red planet”. Wired, Aralık 2004 O’Brian, L M., “To hell and hack”. Wired, Aralık 2004 Kotler, 5,, “Nent stop, Europa. Wired, Aralık 2004 Earle, 5. it., “The wild bine under”. Wired, Aralık 2004 Mendnno, M., “Divel Dine! Dioe!”. Wired, Aralık 2004 Çeviri: Aslı Zülal (bilim teknik 2005)

30 Nisan 2007 Pazartesi

denizler neden tuzludur

DENİZLER NEDEN TUZLUDUR ?
Ozan Üzgün / fokus dergisi
Vikingler, denizin dibinde bir tuz değirmeninin olduğuna inanırlarnıış. Ancak, bu sorunun günümüzdeki açıklaması daha gerçekçi. Denizler tuzlu, çünkü suyun büyük bölümünü sağlayan nehirler ve kaynaklar, yolları üzerindeki kayalardan topladıkları erimiş mineralleri de beraberlerinde taşıyorlar. En yaygın mineral ise sodyum klorür, yani tuz... Deniz, tuzu aynı zamanda okyanus tabanından sağlıyor; özellikle de hidrotermal bacaların (sıcak su kaynakları) ve volkanlarııı bulunduğu yerlerde. Bu tuzu denizden geri taşıyacak bir yol bulunmadığından, deniz suyu buharlaştığında tuz olduğu yerde kalıyor. Bir bölümü deniz tabanında tortulanıyor, bir bölümü de deniz canlıları tarafından emiliyor. Ancak, çoğunluğu suda eriyor. Böylece tuz oranı, denizlerin oluştuğu milyarlarca yıldan bu yana artıyor. Günümüzde denizlerdeki tuz oranı yüzde 3. Bu, okyanusların buharlaşması halinde 50 metre kalınlığında bir tuz tabakası demek. +

BALIK HAFIZASI
Espri suya düştü !
Pek çoğumuzun arasında geçen espri tarihe mi karışıyor? Balıkların sadece 3 saniyelik halızaları olduğu tezi, Edinburgh Üniversitesi’ndeki İngiliz biyologlar tarafından çürütüldü. Yapılan araştırmalar sonucunda uzun dönemli hafıza- ya, hatta sosyal zekya ve kurnazlığa sahip oldukları ortaya çıktı. Balıklar, kendi sürülerini tanıyor, diğer üyelerin konumlarına göre hareket ediyor ve hatta ilişkiler kuruyor. Avlanmak için diğer bireylerle işbirliği yapabiliyor, düşmanlarını tanıyor. Edinburgh biyologları öğrenme kabiliyetlerinin de omurgalılar kadar iyi olduğunu belirtiyorlar.

KÖPEK BALIKLARI BİZİ NEDEN YEMEK İSTEMEZ?

20 Ağustos 2003te, Deborah Franzman, California sahilinin açıklarında, 5,5 metre uzunluğundaki bir köpekbalığının saldırısı-
na uğradı ve koca balık onun sağ bacağını kapıp sağ kalçasını kopardı. Bu Deborah’nın hatası mıydı? Çünkü bir
grup fok balığı ile birlikte yüzüyordu. 30 yıldır köpekbalığı
davranışlarını inceleyen Peter Klimley’e göre, köpekbalığ
isteseydi onu ta- 1. mamen parçalayabilirdi, ama önce ona çarparak onun bir
tok balığı olmadığını fark etli ve sonra onu bıraktı. Klimley’e göre bu canlılar avlanıı’ken oldukça seçici davranıyorlar; etli tok balıklarını sıska insanlara yeğliyorlar. Bunun nedeni köpekbalıklarının mide ısılarının 24 derece olması, kaldı ki midesi hayvanın en sıcak bölgesi. Bu düşük dereceyi koruyabilmek için fok balıklarını veya deniz aslanlarını tercih ettikleri öne sürülüyor.(FOKUS)

zararlı deniz canlıları

ZARARLI DENİZ CANLILARI

Ülkemizin üç yanı denizlerle çevrilidir. Ne yazık ki yakın zamana kadar bu denizlerden gereğince yararlanılamadığı bir gerçektir. Ancak bu gürlerde değişen yaşam koşulları ve dünya görüşleri doğrultusunda, denizlerimiz önem kazanmaktadır.
Çok geniş anlamlarda düşündüğümüzde, denizlerden Ticari Askeri ve Sportif amaçlarla yararlanılmaktadır. Yüzyılın başından buyana baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, denizaltının gizemli dünyasını insanlara açmıştır. bütün dünya her geçen gün daha çok sayıda insan, derinliklerin çekiciliğine kapılmaktadır.
Konuya yabancı olanların ürkütücü ve tehlikeli bulduğu deniz; yıllar süren deneme ve çalışmalar sonucu saptanmış kurallara uyan, bilgili ve bilinçli bir balıkadam için son derece güvenli bir ortamdır. Sualtında olabilecek kazların ve tehlikeli durumların yaratıcısı, genellikle dalıcının kendi kusur ve hatalarıdır. Sualtında olmuş kazaların çok çok küçük bir kısmı deniz canlılarından kaynaklanmaktadır bu olayların oluş nedenide çoğunlukla dalıcıların deniz canlıların, iyi tanımamaları ve bilmemeleridir. Balıkadam ve dalgıçlar dalışları sırasında karşılaştıkları deniz canlılarını tanıdıkları, onlara karşı nasıl davranmalarını bildikleri sürece bu tehlikeler ortadan kalkacaktır.
Denizdeki tehlikeli canlılar söz konusu edildiğinde, deniz ile ilgisi olsun olmasın hemen herkesin aklına ilk gelen köpekbalıkları olmaktadır. Bu hayvanlar gerek abartılan öyküler, haberler ve gerekse canavarlıkları konu alınarak hazırlanmış pek çok korku filmi yardımıyla, denizlerdeki dehşetin temsilcileri olmuşlardır. Konuya ilişkin bilgisi sınırlı olan milyonlarca insanda da köpekbalığı bir fobi olmuştur. Sanıldığının tersine denizlerde, dalıcıların yaşamlarını tehlikeye düşüren olayların asıl sorumluları özellikle tropik denizlerde, boyca çok küçük olan deniz canlılarıdır. Bazı küçük zehirli balıklar, çeşitli küçük kabuklular, deniz kestaneler vb. gibi.
Denizde yaşayan türlerin ancak onbinde biri dalıcılar için tehlike kaynağı olabilir. Bugün dünya denizlerinde dolaşan 350’ den fazla değişik türdeki köpekbalıklarının insan için çok tehlikeli olabilecek tür sayısı 4’ tür. Ilıman iklim kuşağında yer alan ülkemiz denizlerinde, sıcak denizlere oranla tehlikeli sayılabilecek çok az deniz canlısı yaşamaktadır. Belkide bu açıdan bakıldığında denizlerimiz için dünyanın en güvenli denizleri denilebilir. Yinede dalıcıların kendilerine zararlı olabilecek deniz canlılarını bilmeleri ve gerekli önlemleri almaları dalışların güvenliğini arttıracaktır.

BOZCAMGÖZ ( Hexanehus griseus-Bannaterre, 1788 ) :

İngilizce adı; Buruntnose Sixgill Shark; Requin grie’ dir. Boyları 5 m' ye kadar ulaşabilen büyük köpek balıklarıdır. 6 çift solungaç yarığı ve sırtlarında bir yüzgeç bulunur. küçük gözlü olup, alt ve üst çenesindeki dişler değişiktirIlıman ve tropik kıyısal Denizlere dağılan Bozcamgözlere, Ege ve Batı Akdeniz kıyılarımızda rastlanabilir. Yetişkinlerin çoğunlukla çok derin suları sevmelerine karşın, genç bireyler bazen sahillere yaklaşabilirler. Genellikle gündüzleri derinlerde geçirip geceleri avlanırlar. Yemek listelerinde pek çok çeşitte deniz canlısı bulunur (Diğer küçük köpekbalığı türleri, Vatozlar Mürekkep balıkları, çeşitli balıklar Yengeçler, Karidesler. Foklar gibi) az hareketli fakat güç!ü yüzücülerdir.Derin sularda yaşadıklarından, dalıcılarla pek karşılaşmazlar. Ürkütülmedikleri yada rahatsız edilmedikleri sürece saldıramadıkları bilinmektedir. Ancak küçük bireylerin zıpkınla vurulduklarında saldırdıkları görülmüştür.Köpek Balıklarına Karşı Bazı Önlemler :
Asla yalnız dalmayanız. Yalnız dalıcılar, kalabalık bir gruba oranla daha büyük tehdit altındadır. Çok gerekmedikçe köpekbalıklarının olduğu bilinen yerlere dalmayınız. Dalış sırasında dalıcılarda herhangi bir nedenle oluşacak kesik yada yaralarla suya karışacak kan, köpekbalıklarını saldırıya yöneltebilir. Dalıcı bu gibi durumlarda hemen suyu terk etmelidir. Çok gerekmedikçe kanallar, körfez ağızları, akarsu ağızları gibi köpekbalıklarının bol bulunabileceği yerlerde ve yine bulanık görüş uzaklığının sınırlı olduğu bölgelerde dalmayınız. Eğer dalış sırasında çevrenizdeki balıklar birden bire düzensiz ve ürkekçe hareket etmeye başlayıp kaçışırlarsa suyu terk ediniz. Dalış sırasında olabildiğince dikkat çekecek parlak cisimler taşımamaya özen gösteriniz ve sürekli çevrenizi gözleyiniz. Köpek balıklarının daha hareketli oldukları ve beslendikleri gece saatlerinde olabildiğince dalmaktan sakınınız. Karşılaştığınız köpekbalığının davranışlarını dikkatle izleyiniz. Köpekbalığının geçişini engelleyecek bir konumda kalmayınız. Eğer hayvan birden hareketlenir, önceki yüzüşünü değiştirirse hemen o bölgeden uzaklaşın yada suyu terk edin. Eğer büyük bir köpekbalığı görürseniz en kısa sürede suyu terk ediniz. Bu sırada hayvanın ilgisini çekmemek için olabildiğince sakin ve gürültüsüzce hareket ediniz. Su dışına çıkıncaya kadar köpekbalığını izlemeyi sürdürünüz. Zıpkınla vurulan balığın düzensiz hareketleri ve yaralarından suya karışan kan, köpekbalığını uyarabilir. Zıpkınlanmış balıkları yanınızda taşımayınız. En kısa sürede su dışına çıkarınız. Köpekbalığı ile karşılaştığınızda soğuk kanlı olup, paniğe kapılmayınız. Yapılacak bilinçsiz hareketler köpekbalığını uyarabileceği gibi çok ciddi dalış kazaları ve hastalıklarına sebep olabilir. Dalıcılar köpekbalıklarıyla karşılaştıklarında on!ar belli bir uzaklıkta tutabilecek ucu sivri 1-1,5 metre uzunluğunda tahta fiber yada metal sopalar taşımalıdırlar. Yeterli uzunluktaki zıpkın tüfeklerini de aynı amaçla kullanabilirler. Saldıracak gibi görünüyorsa da yaklaşan bir köpek balığına yapılacak en son iş onu zıpkınlamak yada bıçaklamak olmalıdır. Onu sizden uzakta tutacak bir cisim kullanmayı yeğleyiniz. Yaralanan köpekbalığı çok daha saldırganlaşacaktır. Köpekbalıklarıyla karşılaşıldığında eğer sahil yakındaysa doğrudan yüzeye çıkmak yeme dipten sahile yüzüp oradan çıkmak daha güvenlidir. Dalış kayalık bir yerde yapılıyorsa ve çevrede köpekbalıkları belirirlerse kayaların arasına girmek yararlı olabilir. Köpekbalıklarının görme duyuları çok zayıftır. Buna karşılık koku alma ve su içindeki titreşimleri algılama duyuları çok gelişmiştir.

MÜREN ( Muraena Helena Linnaeus,1758 ) :

İngilizce adı Moray cel’ dir. Boyları 1.5 m.’ ye kadar uzayabilir. Görünüşleri yılanı andırır yanlarından yassılaşmıştır. Göğüs yüzgeçleri olmayan Mürenin kuvvetli çeneleri son derece keskin dişlerle kaplıdır. Genelde renkleri esmer olup üzerlerinde sarı lekeler bulunur.
Ege ve Akdeniz kıyılarında rastlanabilecek mürenler sanıldığı gibi saldırgan değildir. Kayaların içindeki oyuklarda yaşayan bu hayvanlara dikkat etmek gerekmektedir. Yuvalarına el sokulmadıkça yada zıpkınlanmadıkça pek insanlara saldırmazlar. Koku alma duyusu çok gelişmiş olan mürenleri balıkadamların yanlarında taşıdıkları avlamış oldukları balıklarda uyarabilmektedir. Bir kez ısırdıkları zaman öldürünceye kadar çeneleri açılmayabilir. oldukça derin ve çok geç kapanan bir yara acarlar. Zehirli olmamakla birlikte ağızlarındaki çok çeşitli bakteriler nedeniyle ısırılan yer çoğunlukla iltihaplanır. Kişinin duyarlılığına bağlı olarak durum ağırlaşabilir. Yara, sabunlu su ile yıkandıktan sonra kanama varsa durdurulmalıdır hasta en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

İSKORPİT ( Scorpaena Sp. Linnaeus,1758 )

İngilizce adı Scorpion Fish’ tir. Rengi esmer kahverengi olup boyu 20 cm.’ yi pek geçmez. Özellikle sırt yüzgeçleri zehir içerir. Bütün denizlerimizde yaşamaktadırlar. Çok etkin bir zehir içermemekle birlikte dikenleri battığında kişinin duyarlılığına bağlı olarak, çok acı veren ve geç kapanan bir yara oluşmaktadır. Bu durumda eğer diken yaranın içinde kırılıp kalmışsa çıkarılmalı yara sabunlu su ile yoksa amonyak ile yıkanmalıdır.

ÇARPAN BALIĞI (Trakonya)-(Trachintjs st.):

İngilizce adı Weever fish’ tir. Denizlerimizde üç türü yaşamaktadır, birbirine çok benzerler, vücutları yanlardan hafifçe yassılaşmış olup, gözler başın üzerinde yer alır Renk üst kısımlarda mavi-kırmızıda, kırmızı-gri’ ye değişmekte karın kısımlarında kirli beyaz olmaktadır. Göğüs ve özellikle sırt yüzgeçlerinin önde yer alan dikenlerinde çok etkin zehir içerirler. Boyları en çok 40 cm' dir. Çoğunlukla kendini kuma gömen bu balıkların, üzerlerine basıldığında yada çıplak elle tutulduğunda, dikenleri batmakta ve hemen çok şiddetli bir ağrı başlamaktadır. Yaranın çevresi kızarmakta ve şişmektedir.
Kişinin duyarlılığına bağı olarak, bulantı, kusma, adale seyirmesi, solunum zorluğu, kalp durması şok ve koma gibi çok ciddi olaylar olabilmektedir. İğnenin batması durumda, yara amonyak ile yıkanmalı ve zehirin yapısını bozabilmek için olabildiğince sıcak suya sokulmalıdır. Hasta en kısa zamanda en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Şişen yerlere buz ve alkol pansumanı yapılabilir.

VATOZ (Raja Clavata)


İngilizce adı Thornback Ray’ dir. Genellikle kumlu diplerde yaşarlar. Görüntü olarak yassı ve koyu renkli olup, kalkan balığına benzerler. kuyruğunda zehirli dikenler mevcuttur. Zehirli dikeninin sokması halinde derhal şiddetli bir darbe gibi hissedilmekte ve dayanılmaz bir sancıya dönüşmektedir. Kusma, terleme, karın ağrısı ve kalp çarpıntısına yol açmaktadır. Eti zehirli ve tehlikelidir. İskorpit balığına uygulanan tedavi yöntemi uygulanmalıdır.

DENİZ ANASI :

Bilindiği gibi Deniz Anası’ nın çok çeşitli türleri vardır. Özellikle yaşadıkları bölgelere ve okyanuslara göre boyları, renkleri ve zehir şiddetleri de değişmektedir. Bu canlılar, ölü olsalar bile dokundukları her cisme zehirini akıtırlar. Deniz anaları özellikle ısırdıkları veya dokundukları bölgelerde kaşıntı başlamakta ve daha sonra yerini acıya bırakmaktadır.
Denizanalarının tahribatlardan en önemlisi kırmızılaşma ile kana karışan zehirin miktarıyla ilgilidir. Öncelikle önemsiz bir kaşınma ve ovuşturma ile geçiştirildiği zannedilmektedir. Ancak aşırı dozda zehire maruz kalındığında diğer zehirlenmelerde olduğu gibi, nefes darlığı, bulantı, mide krampları görülmektedir. Denizanasına temas ettiyseniz, sudan çıktıktan sonra o bölgeyi amonyaklı su ile silin. Ancak yaraya dokunmayın, ovuşturmayın ve kesinlikle de kaşımayın. Aksi halde zehirin yayılmasına ve daha kötü sonuçlara yol açabilirsiniz.

DENİZ KESTANESİ :

Deniz kestanesi, genellikle kayalık ve temiz kumlu sularda ve diplerde yaşayan deniz canlılarındandır. Yapısı itibariyle top görünümünde olup, üstünde kısa, uzun ve düzgün aralıklarla sıralanmış uçları çok sivri iğnelere benzeyen dikenli bir deniz canlısıdır.
Denizde veya dipte farkına varmadan üzerine basıldığında veya herhangi bir yerinize sürtünmeden dolayı dikenleri batar ve kırılarak o bölgede kalır. Eğer bu dikenler hemen çıkarılmazsa zamanla o yerde şişkinlik oluşabilmektedir. Dikenleri çıkardıktan sonra o bölgeyi Alkol veya kolonya ile temizlemelisiniz. Aksi halde iltihap oluşmasına yol açabilirsiniz.(kaynak:R.Ç.KAYMAK)

23 Nisan 2007 Pazartesi

alaca karanlık kuşağında pırıltılı yaşam

LİMANKÖY'DE BİR BALIKÇI TEKNESİ

  1. Alaca Karanlık Kuşağında Pırıltılı Yaşam
    Denizlerde, gün ışığının ulaşamadığı 300-400 metrenin üzerindeki derinliklerde ışık çıkaran canlılar hüküm sürmektedir. Bu canlılardan çoğunun gözleri, azıcık gün ışığından bile rahat sız olur. [ ve bazı vücut bölümlerini atma yeteneğine sahip çok sayıda jelatinli hayvan bu bölgede yaşar. Dün yanın en uzun canlılarından biri olan ve 40 metreye kadar uzayabilen sifonofor lar da bu hayvanlardan biri. Sifonoforlar aylarını yakalayabilmek için ışık çıkarırlar.
    Daha büyük jelatinli hayvan]arda görülen bir başka biyolüminesans biçimi de mekanik olarak uyarıldıktan sonra gerçekleşir. Suda asılı bekleyen bu canlılar karanlıkta fark edilmezler, ancak su- altında giden araç gibi bir uyarıcı tarafından dokunulduğunda ışık verirler. Bucanlılardan çok sayıda olması halinde, ortalık bir anda Yıldız Savaşları filmleri ne dönebilir.
    Ateşböceklerinin eşleşmek için senkronize ışık vermelerine çok benzeyen eşleşme amaçlı ışık çıkarma olayları denizlerde de gerçekleşir.
    Yeni keşfedilen bir solucan türünde gerçekleşen biyolüminesansda henüz bilinmeyen birçok yön vardır. Çiftler halinde bacakları bulunan, vücudu alt kışıma doğru neden, hareketli ‘e çok hızlı yüzen ha canlının bacaklarının ucunda renkli delikler bulunmaktadır. Canlı, u yarıldığında, bu deliklerden bir sıvı çıkarmaktadır. Düşmanlarından kaçmak için zaman kazandıran bu sıvının içinde san ışık veren yüzlerce küçük çubuk vardır, Bu çubukların ne olduğu ve sıvının içinde ne aradığı henüz çözümlenmemiş sorulardır,
    Çıkarılan ışığın şeklinden hangi canlılara ait olduğu kısmen tahmin edilebilir. Çizgi şeklindeki ışık. balıklar ve mürekkepbalıklarına; damla şeklindeki ışık, denizanaları ve taraklılar gibi jela tinli hayvanlara; boncuk dizisi şeklinde ki ışık, sifonoforlara ve nokta şeklindeki ışık küçük zooplantonlara aittir.
    YAKAMOZ
    Gelelim yakamozun sırrına..Birçoğumuzun ay ışığının sudaki Yansıması sandığı yakamoz, aslında bir hücreli bazı canlıların ,sudaki dansından başka bir şey değildir. Dinoflagellatlar adı verilen bu canlılar, dalgaların kıyıya vurması,geminin geçmesi ve yüzen insanların hareketleri gibi mekanik uyarılardan etkilenerek ışık verirler. Dinoflagellatların verdiği ışık bazı mevsimlerde daha çok olur, çünkü bu mevsimlerde sayıları çok artar (Japonya’da Nocriluca miliaris’lerin n san-mayıs aylarında artmaları gibi). Bu organizmalar ritmik özellik taşırlar, yani sadece geceleri ışık verirler. Okyanuslardaki “red tide” olayını gerçekleştiren
    Noctilııca c Gonyaulax adlı Dinoflagel latlur da bu tip organizmalardır, Bunlar sayıları arttığında, gündüz denizin kırmızı, kahverengi ya da sarı olmasına yol açarlar, geceleri de ışık verirler. Dünya’da üç körfezde bu olay doğal ışık gösterilerine dönüşecek kadar yoğun olarak gerçekleşmekredir. Porto Riko’da Fos foresan Körfezinde ve Jamaika’da İstiridye Körfezinde Pvrodinium baha mense türünün, Kuzey Borneo’da San dakan Körfezinde ise Noctiluca miliaris ve simbiyotiklerinin doğal ışık gösterile görülmeye değer olaylardır. Zuhal Özer (Bilim Teknik)

    DENİZDE “MURPHY KANUNLARI

    No:1 –Her hangi bir şey ters gidebilirse,öyle olacaktır.Buna evrensel terslik kuralıda diyebiliriz fakat temel kural aynıdır.
    No:2 –hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir.
    No:3 –bütün işler düşündüğünüzden dağa uzun sürede biter.
    No:4 –Birkaç işin birden ters gitme ihtimali varsa,içlerinden en çok zarara yol açabilecek olanı ters gidecektir.
    No:5 –her hangi bir işin ters gitmesi için 4 ihtimal olduğunu hesaplayıp tedbir alsanız bile,mutlaka beşinci bir terslik ortaya çıkacaktır.
    No:6 –Eğer işleri kendi haline bırakırsanız,hepsi kötüden en kötüye gidecektir.
    No:7 –Her çözüm,beraberinde yeni sorunlar getirir.
    No:8 –Aptalların bile kullanabileceği bir şeyi hiçbir zaman yapamazsınız,zira aptallar çok zekidir.
    No.9 –“Gülümseyin zira yarın bugünden beter olacaktır.

SEYİR FENERLERİ DİYOR Kİ

KIMIZI KIRMIZIYA,YEŞİL YEŞİLE
BİLKİ EMNİYETTESİN VİYA BÖYLE.

GÖRMÜYORSAN KIRMIZIYI SANCAKTA
NETE BULUN SAHADA YOL HAKKI ONDA.
GÖRMÜYORSAN YESİLİ İSKELENDE,
BIRAK O DÜŞÜNSÜN,YOL HAKKI SENDE
AMA SEN YİNE EMNİYETİ İHMAL ETME.

DÜŞÜNMEK NEYE YARAR “CATIŞMA TEHLİKESİ VAR”
BIRAK TÜZÜKTEKİ KURALLAR VERSİN KARAR
EMNİYETLİ OLMAKTA YOKTUR ZARAR.
İSTER EMNİYETTE OL ,İTER ŞÜPHE DE
DAİMA OLMALI TAM GÖZCÜLÜK DENİZDE.

TEHLİKEDE YOKSA DÖNMEYE MEYDAN
STOP ET,VER GERİ,GİT TORNİSTAN.
GÖRÜYORSAN HER İKİ BORDA FENERİNİ PURUVANDA
GEL SANCAĞA,GÖSTER KIRMIZINI,KALMA ROTANDA.

GÖRÜNCE DENİZDE TEK BİR BEYAZ IŞIK
HEMEN YOL KESMEK ADATİ NE KADAR ŞIK.
BEYAZ FENER ÜSTÜNDE KIRMIZI FENER
GECE DENİZDE BALIK AVI İÇİN GEZER.

KIRMIZI FENER ÜSTÜNDE BEYAZ FENER
ANLA GELİYIR KLAVUZ KAPTAN SEZER.
KIRMIZI FENER ÜSTÜNDE KIRMIZI FENER
BU GEMİDE KUMANDA NE GEZER.